İstanbul Bienali, tüm dünyanın dengesini değiştiren pandemi sürecinde, fiziksel deneyimler sınırlanırken sanata daha yaygın bir erişim imkânı verme arzusuyla sanatseverleri farklı coğrafyalara ve fikirlere uzanan ilham verici bir film seçkisiyle buluşturdu. Daha önce İstanbul Bienallerine katılan 37 sanatçı/ikilisi ve kolektifiyle işbirliği hâlinde, 3 Nisan – 7 Ağustos tarihleri arasında 19 hafta süren program kapsamında, her hafta iki sanatçının filmi yedi günlüğüne dijital erişime açıldı.

Maider López, Basoa (Orman), 2017 [video görüntüsü]

Gösterimde kaldığı bir hafta boyunca, her bir film İstanbul Bienali’nin Vimeo kanalında ortalama 6 bin izlenme, 40 bin görüntülenme sayısına erişti. Filmler, Hırvatistan’dan Şili’ye, Danimarka’dan Japonya’ya, Türkiye dahil toplam 48 ülkeden izleyici tarafından takip edildi. Kimi daha önce bienal sergileri kapsamında İstanbul’da gösterilen, kimiyse bienale katılan sanatçıların daha yeni çalışmalarının ürünü olan filmlerin bir araya geldiği bu benzersiz seçki, içinden geçtiğimiz kırılgan dönemde sanatseverlerin sanatçılarla düzenli olarak buluşmasını, hem İstanbul Bienallerini hatırlamasını hem de bienal sanatçılarının yeni eserleriyle tanışmasını sağladı.

>> Seçkideki filmlerle ilgili ayrıntılı bilgi haberin devamında.

Kültür ve sanatın sürdürülebilirliğine sağladıkları katkı için film seçkisi kapsamında İstanbul Bienali’yle işbirliği yapan tüm sanatçılara içten teşekkürlerimizi sunarız.

Film seçkisinde yer alan sanatçılar

Halil Altındere, Francis Alÿs, Volkan Aslan, Ozan Atalan, Ed Atkins, Alper Aydın, Rossella Biscotti, Kristina Buch, Vajiko Chachkhiani, Jonathas de Andrade, Elmas Deniz, Işıl Eğrikavuk, Jonah Freeman & Justin Lowe, Santiago Sierra, Theaster Gates & Black Monks, Anna Bella Geiger, Suzanne Husky, Pierre Huyghe, Emre Hüner, Rashid Johnson, Amar Kanwar, Kim Heecheon, Armin Linke, Maider López, Basim Magdy, Ursula Mayer, Melvin Moti, Georgie Nettell, Erkan Özgen, Zeyno Pekünlü, Cheng Ran, Mika Rottenberg, Song Ming-Ang, Pelin Tan & Anton Vidokle, Kaari Upson, Adrián Villar Rojas, Phillip Zach

3 NİSAN CUMA

Basim Magdy
Dünyayı Anlamak İçin 13 Temel Kural, 2011
HD videoya aktarılmış Super 8 film
5’ 16”

Basim Magdy
1977’de Asyut, Mısır’da doğdu. Basel, İsviçre ve Kahire, Mısır’da yaşıyor ve çalışıyor.

Basim Magdy’nin yapıtlarına bakan izleyiciler kaçınılmaz olarak kendilerini belirsizlik ile kafa karışıklığının bir araya geldiği bir yerde buluyorlar, çünkü Magdy’nin sanatsal ilgi alanlarının merkezinde uyuşmazlık ve absürd kavramları yer alıyor. Sanatçının kendi ifadesiyle “belirsizlik kavramının kendine özgü, izleyicinin zihninde etkisini sürdüren şiirsel bir niteliği var, yaşayan bir varlık gibi, artık daha büyüyemeyeceği noktaya gelene dek büyüyor ve çoğalıyor. İşte bu noktada ya yapıtın ne hakkında olduğunu anlıyorsunuz ya da yapıtı kendi haline bırakıyorsunuz.” İşte bu son nokta bizim öğrenme ve bilgi kavramlarımıza karşılık geliyor. Tüm absürdlüğü içerisinde Magdy’nin işlerinin büyük bir kısmını belirleyen soru, bildiğimiz bir şeyi bildiğimizi nasıl bildiğimiz sorusu. Magdy’nin 13. İstanbul Bienali’nde sergilenen yapıtlarından Dünyayı Anlamak İçin 13 Temel Kural (2011), yüksek çözünürlüklü videoya aktarılmış beş dakikalık Super 8 bir film. Videoda üzerlerine surat resimlerinin çizildiği lale görüntüleri bulunuyor, bu görüntülerin arasına ise rastgele seçildiği anlaşılan görseller serpiştirilmiş: uçan balonlar, mimari detaylar, bir köpek heykeli. İzleyici bunlara bakarken bir dış ses, ağır bir müziğin üstüne konuşuyor ve 13 prensibi sayıp bu belirli kuralların özet açıklamalarını sunuyor. Örneğin 7 numaralı kural, “asla bir fikri kanıtlamaya çalışma” diyor, çünkü, “asla kimsenin umurunda olmayacaktır”; 8 numaralı kural ise “asla mantığa başvurma” deyip arkasını “dünyaya uygun düşen soyut davranıştır” ifadesiyle tamamlıyor. Peki ya bu kurallar kimin için? Dünya bu lalelerin gözünden mi böyle görünüyor? Bu ilkeler izleyicileri mi, yoksa öteki sanatçıları, bilim dünyasını mı veya belki de Magdy’nin kendisini mi hedefleyerek sıralanmış? Filmde bahsedilen ilk kural Magdy’nin çalışmalarının büyük bir kısmı için de geçerli: “asla bir şeyi anladığını varsayma, anlamış gibi yapma” (bunun sebebiyse, “senin de aynı bizim gibi bir şey anlamadığını biliyoruz”). Buradaki “sen” veya “siz”, izleyici veya Magdy olabilir, ama “biz”in lalelere gönderme yaptığı kesin, ki bu da Magdy’nin çalışmaları çerçevesinde mantıksız bir mantığa mükemmelen uyan bir fikir.

– 13. İstanbul Bienali kataloğu için yazan Theodor Ringborg

Volkan Aslan
Evim Evim Güzel Evim, 2017
Tek kanallı video
7’46”

Volkan Aslan
1982’de Ankara, Türkiye’de doğdu. İstanbul, Türkiye’de yaşıyor.

Volkan Aslan’ın Evim Evim Güzel Evim (2017) başlıklı video enstalasyonu, yerinden edilme gerçeklikleri üzerine derin bir düşünme niteliğinde. Zaman ve perspektif ayrılıklarının, su ve yolculuk görüntülerinin kullanıldığı yapıt, göçmenler veya evini yitirmiş olanlar gibi uzun yolculuklara çıkmak zorunda bırakılan bireylere adanmış. Evim Evim Güzel Evim, aynı zamanda, her birimiz farklı biçimde deneyimliyor olsak da aslında hepimizin aynı seyyar ve kırılgan insanlık koşulu içinde bulunduğumuzu anlatan şiirsel bir kıssa. İstanbul Boğazı’nda akan bu video, kendine başlangıç noktası olarak insanın seyyarlığının trajik bir imgesini alıyor: Büyük kentlerin yoksul bölgelerinde sıkça rastlanan türden, sular üzerinde geçici barınaklar oluşturmak için kullanılan tekne-ev karışımı bir yapı. Teknenin önüne oturmuş bir kadın, gözünü sudan hiç ayırmadan, önünde akıp giden manzarayı izlemektedir. Ev içi ve gündelik rutin görüntüleri, manzaraların, kıyıların ve kentlerin görüntülerine karışır. İzledikçe acı tatlı bir ironiyle anlarız ki filmde başta ayrıymış gibi görünen üç yer aslında birbiriyle bağlantılı gerçekliklerin farklı bakış açılarından temsilidir. Film, çöküşün çeşitli biçimlerinden bahsediyor: Evin sunduğu güvenliğin çöküşü, içerisi-dışarısı mimarisinin çöküşü. Evim Evim Güzel Evim, çoğumuzun hareket halinde ve bir keşmekeşin içinde olduğu, bizi etkileyemeyecek kadar uzak görünen trajedilerin bile düşündüğümüzden daha yakın olduğu ve belki de tanımadığımız komşuların aslında hemen yanı başımızda bulunduğu tepetaklak ve tersyüz olmuş bir dünyayı derinlemesine yansıtıyor.

– 15. İstanbul Bienali kataloğu için yazan Pablo Larios

10 NİSAN CUMA

Francis Alÿs
Ani’nin Sessizliği, 2015
HD video, ses
13’ 21”
Antonio Fernández Ros, Julien Devaux, Félix Blume ve Kars gençlerinin işbirliğiyle.

Francis Alÿs
1959’da Antwerp, Belçika’da doğdu. Meksiko, Meksika’da yaşıyor ve çalışıyor.

Sanatçının 14. İstanbul Bienali’nde sunduğu Ani’nin Sessizliği adlı film ve yerleştirmesi, Alÿs’in Ermenistan sınırındaki Ani’ye yaptığı bir araştırma gezisinin ardından geliştirilmiştir. Proje bölgede yaşayan çocukların küçük flüt benzeri enstrümanlar çalarak çeşitli kuşların ötüşlerini taklit ettiği bir ses kaydını temel alıyor. Bu şekilde farklı türlerden kuşlara sesleniyorlar. Bugün çocukların harabeler arasında oyunlar oynadığı, bir zamanların gürültülü şehri Ani’nin kalıntıları arasında her biri ayrı bir kuşun sesini çıkarıyor; şarkıları, bir araya geldiğinde kuşları yuvaya geri çağıran tek sesli, müşterek bir çağrıya dönüşüyor.

Kars’ın gençlerinin, sanatçının, Antonio Fernandes Ros, Felix Blume, Julien Devaux, David Zwirner Gallery ve Peter Kilchmann Gallery’nin izinleriyle.

Dilijan Art Initiative & IDeA Foundation ve David Zwirner Gallery’nin destekleriyle üretilmiştir.

Elmas Deniz
İnsansız, 2015
Video, Pal 16:9, renk ve ses
6’ 11”

Elmas Deniz
1981’de Bergama, Türkiye’de doğdu. İstanbul, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Elmas Deniz’in İnsansız adlı çalışması bir dronla çekilen kamera kayıtlarını sunar. Videoda, el değmemiş Kafkas Dağları’nı kuşbakışı görürüz. Önce peyzaja hayran kalırız fakat sonrasında bu peyzaj bizi insanlığın doğayla olan ikircikli ilişkisini ve doğayı izleme ve algılama yollarımızı sorgulamaya yönlendirir. Bu olağanüstü doğa peyzajını izleyen göz, ne bir kuşun gözüdür ne de insan gözü; o mekanik bir gözdür. Birbirini takip eden peyzajın içinden süzülen kuşlarmışız gibi bir hayranlık içinde izlediğimiz videodaki başlıca sanatsal müdahale metin aracılığıyla yapılır.

Video 2015 Mart’ında Vladikavkaz’da gerçekleştirilen ALANICA Uluslararası Sempozyumu tarafından sipariş edilmiştir. Post-prodüksiyon desteği İstanbul Modern’de düzenlenen Yok Olmadan (2016) sergisi tarafından sağlanmıştır.

17 NİSAN CUMA

Emre Hüner
Neochronophobiq, 2015
3 kanallı video, ses
38’
Oyuncu: Tómas Lemarquis
Rodeo Gallery’nin izniyle.

Emre Hüner
1977’de İstanbul, Türkiye’de doğdu. İstanbul, Türkiye ve Amsterdam, Hollanda’da yaşıyor ve çalışıyor.

Neochronophobiq, Anadolu’dan Neolitik kalıntı manzaraları, Göbeklitepe gibi ören yerleri, volkanik yeryüzü oluşumları ve taş ocakları gibi doğal alanların yanı sıra yalıtım odası deneylerini anımsatan insan yapımı iç mekânlar gibi farklı ortamlarda bulunan çeşitli heykel unsurlarına odaklanıyor. Bu nesneleri taşıyan, biriktiren, gözlemleyen karakteri, aktör Tómas Lemarquis canlandırıyor. Neochronophobiq’in ana figürleri, orta ekranda yer alan, iç ve dış mekânları birbirine bağlayan, işlevleri tam olarak bilinmeyen, aynı anda hem arkeolojik hem organik hem de fütürist olan bu biçimler. Bunlar, sanatçı için çözülmesi güç anlamlara sahip olmakla birlikte bilimsel ve sihirli yorumların arasındaki çelişkileri somutlaştırıyorlar. Uzaydaki asteroidler gibi durmadan dönerek, her açıdan izlenebiliyorlar. Bu işteki mekânlar, coğrafi-jeolojik zamanla kurulabilen ilişkileri, mimari kalıntılar, tanımlanamayan topografyalar ve maddesellikle harekete geçiriyor. İzleyicileri zaman-dışına ve akıl, dil ve kavranabilirliğin ötesine geçebilen bir dünya fikrine götürüyor.

Filme adını veren kelime Neochronophobiq de işin kendisi gibi kurgulanarak üretilmiş: Hem yeni hem de neolitik olanı birleştiriyor. Chronophobia, zamanın hızlı akışından duyulan korkuya, Ubiquity ise her yerde aynı anda bulunabilmek arzusuna işaret ediyor. Neochronophobiq’de objeler ve peyzajlar canlılar. Taşlaşmış bir dil için üretilmiş aşırı metaforlar, çatlayan camın sesi, hareket halinde ve yavaşça dönüşmekte olan dokunulabilir bir bilgi, törensel nesneler, düşünce biçimleri, ateşe verilmiş ve sırlanmış kil parçaları insan sonrası bir durumda, çizgisel olmayan bir hikâye anlatıyorlar.

Rossella Biscotti
Kırmızı Oda (La Stanza Rossa), 2013
Videoya aktarılan Super8 film, sessiz, renkli
3’
Sanatçı ve Wilfried Lentz Rotterdam’ın izinleriyle.

Rossella Biscotti
1987’de Molfetta, İtalya’da doğdu. Rotterdam, Hollanda’da yaşıyor ve çalışıyor.

La Stanza Rossa, sanatçının “notalar” dediği şeyin parçası olan üç dakikalık bir film. Sekiz milimetrelik kamera ile çekilmiş sessiz görüntüler, küçük olayların bir günlüğüdür. Filme çekme eylemi, sahnelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan el emeğinin kaydedilen yaşamına veya bu yaşamın inşasına aktif katılımdan bağımsız değildir. Kameranın başka herhangi bir araçla eşdeğer bir rolü vardır. Filmde, mutfak zemininin altında bir mezarlığın keşfi, bir aile evinin samimi atmosferini kırarak tarihimiz ve kimliğimize ilişkin temel soruları açığa çıkarır. Kazma eylemi, onları yavaş ve toplu olarak ortaya çıkarmanın bir yolu haline gelir.

24 NİSAN CUMA

Jonathas de Andrade
O Peixe (Balık), 2016
2K’ya aktarılan 16mm, video, ses 5.1, 16:9 (1.77)
37’

Jonathas de Andrade
1982’de Maceió, Brezilya’da doğdu. Recife, Brezilya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Hikâye anlatıcılığı, folklor, etnografi ve antropolojiden beslenen Jonathas de Andrade, Latin Amerika tarihinin sömürgecilik mirasını, bölgede yaşanmakta olan şiddet dolu olayları ve kendi deyimiyle “acil meseleler ve huzursuzluklar”ı inceliyor. De Andrade’nin 2016 tarihli filmi O Peixe (Balık), Brezilya’nın kuzeydoğusunda yer alan Piaçabuçu ve Coruripe bölgelerindeki balıkçılarla çekilmiş. Filmde balıkçıları bir ritüel gerçekleştirirken görüyoruz: Önce balığı yakalıyor, ardından usulca göğüslerine bastırarak avlarının nefesinin kesilmesini bekliyorlar. Erken dönem etnografik filmlerin nazik bir pastişini yapan De Andrade, burada insan ile doğa ilişkileri özelinde şefkat ile boğma ifadelerinin nasıl iç içe geçebildiğiyle ilgileniyor. Filmin bir yandan da sömürgeci ve etnografik girişimlere özgü anlatı ve belgeleme sistemlerinin dışlayıcı yönüne dikkat çektiği, daha eski nesneleştirme ve mitolojikleştirme girişimlerini alaya alan bir mitleştirme biçimi sunduğu söylenebilir.

Maider López
Basoa (Orman), 2017
Video, HDV, 16:9 (1920 x 1080)
2’17”

Maider López
1975’te San Sebastián, Bask Bölgesi, İspanya’da doğdu. San Sebastián, Bask Bölgesi, İspanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Filmde tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz bir şey, ormanda hareket eder gibi görünüyor. Ağaçlardan biri de hareket halinde. Aynı sahne başka bir perspektiften izlenirse, bir ağaç gövdesiyle yürüyen bir adam da görülebilir.

Basoa, Baskçada “orman” demek. Bu proje, peyzaj ve gerçekliğin sınırlarını sorguluyor; aynı zamanda doğanın sürekli dönüşümünü gözler önüne seriyor. Doğa durmaksızın, kimi zaman insan gözünün algılayamayacağı kadar yavaş bir hızda hareket ediyor.

1 MAYIS CUMA

Alper Aydın
Yol, 2019-20
Video dokümantasyon
8’13”
SAHA Studio programı kapsamında SAHA Derneği’nin desteği ile üretilmiştir.

Alper Aydın
1989’da Ordu, Türkiye’de doğdu. Ordu ve İstanbul, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Sanatçı Alper Aydın İzmir’deki Nazarköy ve İstanbul’daki Belgrad Ormanı dolaylarında ormanlık alanlara yaptığı müdahalelerde, akmakta olan suya kilden yaptığı labirent geçitle yeni bir akış yolu öneriyor. Böylece suyun doğadaki açılar ve girintilerle elde ettiği doğal akış, labirentin yönlendirdiği şekilde gerçekleşerek devam ediyor. Kil yapının kusursuz formu akışın etkisiyle süreç içerisinde bozulurken, su eski doğal akış yoluna geri dönüyor. Labirentlerin önceden belirlenmiş giriş ve çıkış noktaları ve doğanın kaynak-bitiş sürecinde izlediği yol arasında bir paralellik kuruluyor. İnsanın doğaya müdahalesi ve doğanın bu yapılandırılmış sürece karşı-müdahalesi birbiri içine geçen iki dinamikten, her biri kendi kuralını izleyecek şekilde, bir döngüsellik yaratıyor.

Adrián Villar Rojas
Meçhul Asker, 2016
Renkli video, sesli
21’22”
Adrián Villar Rojas yönetmenliğinde, 6. Marakeş Bienali için Rei Cine SRL tarafından üretilmiştir.
Sanatçı, Rei cine, Marian Goodman Gallery, New York/Paris/Londra ve kurimanzutto Meksika/New York’un izinleriyle.

Adrián Villar Rojas
1980’de Rosario, Arjantin’de doğdu. Göçebe olarak yaşıyor ve çalışıyor.

“Adrián Villar Rojas oldukça üretken bir şekilde, geleceğe ilişkin, antroposen, çürüme ve şeylerin ölümü gibi fikirleri ele alan, dünya çapında çeşitli anıtsal heykeller ve yerleştirmeler gerçekleştiriyor. Zamana, insan emeğine ve doğanın ihtişamına olan takıntısı, kıyamet-sonrası bir dille sentezlenerek Villar Rojas’ın sanatını kendine has bir hale getiriyor. Yerleştirmeleri taslak heykeller; ulaşılamayan bir geleceğin ve var olmayan bir geçmişin hayali fosilleri; atılan nesnelerin, döküntülerin, çöplerin ve çürümüş bitkilerin enkazında baş gösterenlerle dolu. Bir dünya göçebesi olan Rojas, işbirliği yaptığı ekiple birlikte yeni bölgelere yerleşerek ve keşfederek, maddesel izlerden büyülenerek, mekâna özgü ve dünyanın ortak döküntülerini kucaklayan geniş kapsamlı projeler yaratıyor.

Villar Rojas Şubat 2016’da Marakeş’in dışında zanaatleriyle bilinen Tamasloht, Ourika, Dumnass, Asni gibi çeşitli ilçelere yolculuğundan sonra, bilinen üçüncü film projesini üretti. ‘Meçhul Asker’, resimler gibi neredeyse kutsal, doğuş sahneleri dizisi olarak ortaya çıkıyor; eller, kil, tencereler, fosiller, sebze ve meyve yığınları ağır çekimde izleniyor. Bu görüntüler, çevresiyle denge ve huzur bulan zanaatkârlara duysal bir övgü niteliği taşıyor.”

Fadda Reem, Meçhul Asker, 6. Marakeş Bienali, 2016.

8 MAYIS CUMA

Mika Rottenberg
HiçbirBurunBilmez, 2015
Tek kanallı video, sesli, renkli
21’58”
Sanatçı ve Hauser & Wirth’ün izinleriyle.

Prodüksiyon
Yapımcı ve Fotoğraf Direktörü: David Hollander (Fourth Density Productions)
Oyuncular: Bunny Glamazon ve AngePerle çalışanları
Set, Dekor ve Özel Efektler Direktörü: Katrin Altekamp (4DEE Productions)
Dijital Görüntüleme Teknisyeni: Loïc de Lame (Laryenco Production)
Set: Joshua Pelletier
Işık Şefi: Alan Hostetter
Ses Tasarımı ve Miks: Ronen Nagel and Nati Taub (Sound Around Studios)
Özel Efektler: Alexander Lemke
Çin Prodüksiyonu: Matt Clarke and Clark Wang
Wu Rong Mei’ye özel teşekkürlerle.

Mika Rottenberg
1976’da Buenos Aires, Arjantin’de doğdu. New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

HiçbirBurunBilmez, sadece hapşırarak yemeye hazır öğünler üretebilen bir kadının sıradan bir çalışma gününü gösteriyor bizlere. Bu yetenek –veya duruma göre özür– çok geçmeden standart bir üretim zincirinde sömürülüyor. Verimliliği artırmak için kasnaklar, kulplar ve iplerle çalışan bir vantilatör, etrafa çiçek kokuları yayıyor.

Kamera bu basit mekanizmayı takip ettikten sonra kadının ofisinden başka bir gerçekliğe atlıyor. Çin’in Zhuji ilindeki bir tatlı su incisi üretim tesisinde kadınlar incileri çıkarmak için midye kabuklarını yarıyor. Videonun kahramanı, bu talihsiz kabuklularla aynı seviyeye yerleştirilmiş. Her ikisi de pazarlanabilir bir madde elde etmek uğruna yerinden edilmiş ve hatta işkence görmüş.

Georgie Nettell
Her yalanın bir seyircisi var, 2019
Renkli video, sesli
5’05”

Georgie Nettell
1984’te Bedford, Birleşik Krallık’ta doğdu. Londra, Birleşik Krallık’ta yaşıyor ve çalışıyor.

“Wigner’ın Arkadaşı”, iki gözlemcinin – söz gelimi Wigner ve onun arkadaşı – farklı hatta çelişkili gerçeklikler deneyimleyebilmesine imkân tanıyan evrenin tuhaf doğasını gösteren bir düşünce deneyi. 1961’den beri fizikçiler, “Wigner’in Arkadaşı”nı nesnel olguların varlığını tartışmaya açmak için kullandı. Bu yıl biliminsanları ilk deneyi yaparak nesnel olguların var olmadığı sonucuna vardılar.

Wigner’in fikri, dört kişinin iki çift çapraşık fotonu gözlemlediği bir deneyle test edildi. Deneklerden ikisi, fotonlar hakkında arkadaşlarının gözlemlerinden farklı, ama onlarınki kadar doğru ve kanıtlanabilir sonuçlara ulaştılar.

Deneyi gerçekleştiren biliminsanı, “Öyle görünüyor ki, klasik fiziğin aksine ölçüm sonuçları mutlak gerçeklik olarak kabul edilemez; ancak ölçümü yapan gözlemciyle ilgili olarak anlaşılmalıdır… Anlattığımız hikâyeler buna göre uyarlanmalı” diyor. “Olguların varlığına inandığımız zamanlarda onlardan şüphe etmek entelektüel bir sorumluluktu” diye devam ediyor, “bugünse tam tersi.”

15 MAYIS CUMA

Santiago Sierra
İçinden (El Bebedero), 2016
Tek kanallı video, sesli, siyah&beyaz
15’09”
Sanatçının izniyle.

Santiago Sierra
1966’da Madrid, İspanya’da doğdu. Madrid, İspanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Bu eser, neredeyse bir yıl arayla, iki farklı yerde ve iki bölüm halinde üretildi. İlk bölüm Temmuz 2015’te, Trento, İtalya’da sanatsal bir etkinliğin bir parçası olarak gerçekleştirildi. İkinci bölüm ise, farelere tapılan Hindistan’daki Karni Mata Tapınağı’nda kaydedildi. Filmde, simgelerle ilişkileri taban tabana zıt olan iki kültür ve iki dünya görüşü birbirinde aksediyor. Santiago Sierra’nın çalışmalarındaki politik niyetleri ve sıklıkla suçlandığı provokatör rolü bir kenara, onun eserleri eleştirmenlerin her zaman yeterince ele almadığı sembolik, kendi kendini temsil eden ve yansıtıcı bir boyutla bezeli.

Anna Bella Geiger
Bürokrasi (Burocracia), 1982
Renkli video
30”
VT Davi Geiger
Performans: Noni Geiger, Anna Bella Geiger, Teresa Corção ve Paula Nogueira
Sanatçının izniyle.

Anna Bella Geiger
1933’te Rio de Janeiro, Brezilya’da doğdu. Rio de Janeiro, Brezilya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Yalnızca bir kelime olarak bilinen BÜ-ROK-RA-Sİ herhangi bir vatandaşın haklarını yine kendi hakları için geciktirir. Filmde sanatçının kendisi de dahil olmak üzere dört kadın, bu dört heceyi yavaşça telaffuz ediyor, böylelikle kelime bu saçma tavır içinde duyulup anlaşılıyor. NEREDEYSE Kafka.

22 MAYIS CUMA

Pierre Huyghe
Diriliş, 2014
Film, renkli, stereo ses
12’38”
Sanatçının, Hauser & Wirth, Londra ve Anna Lena Films, Paris’in izinleriyle.

Pierre Huyghe
1962’de Paris, Fransa’da doğdu. New York, ABD ve Santiago, Şili’de yaşıyor ve çalışıyor.

Bir amber taşı marifetiyle çıkılan bir gezinti, zamanın içinde donmuş bir durum, milyonlarca yıl önce çiftleştiği bilinen en eski türün arayışı.

Makroskopik ve mikroskobik kameralarla çekilen film, kehribarla kaplı böcekleri kaydediyor. Film müziği, hareket kontrol kamerasının vızıldayan seslerinden oluşuyor.

Suzanne Husky
Yeryüzü Döngüsü Transı, Starhawk yönetiminde, 2019
Video
32’
Sanatçının izniyle.
16. İstanbul Bienali tarafından sipariş edilmiştir.
Berrak & Nezih Barut’un destekleriyle üretilmiştir.
Institut Français’nin desteğiyle sergilenmiştir.

Suzanne Husky
1975’te Bazas, Fransa’da doğdu. San Francisco, ABD ve Bazas, Fransa’da yaşıyor ve çalışıyor.

Husky’nin filmi Yeryüzü Döngüsü Transı, Starhawk yönetiminde; feminist yazar, ekofeminist, cadı, rahibe ve kutsal dünya eylemcisi Starhawk’a odaklanıyor. Filmde Starhawk, izleyicileri bir büyüme, ölüm ve yeniden doğma döngüsünde ilerleyen ayinsel bir trans sürecine sokuyor: “İndikçe ve indikçe yeryüzünün aslında katı olmadığını bir kez daha anlıyorsunuz,” diyor, “üç boyutlu bir labirent sanki; mağaralar, sütun kemerleri ve boşluklardan oluşan.” Starhawk’un belli bir türün üstünlüğü fikrinin ötesine geçen yaklaşımı, çevremizdeki insanlar, yeryüzü ve ekosistemlerle hem etik hem de bölünmez bir biçimde bütünleşen bir insani davranış kalıbını öne çıkarıyor.*
*Pablo Larios tarafından 16. İstanbul Bienali rehberi için kaleme alınmıştır.

29 MAYIS CUMA

Melvin Moti
Mahkumun Sineması, 2008
35 mm film, sesli
21’07”
Sanatçının izniyle.

*Film, sanatçının isteği üzerine altyazılı gösterilmememiştir. Türkçe altyazıları buradan, İngilizce altyazıları buradan indirebileceğiniz dosyalardan takip edebilirsiniz.

Melvin Moti
1977’de Rotterdam, Hollanda’da doğdu. Rotterdam, Hollanda’da yaşıyor ve çalışıyor.

Biliminsanı John Lilly, 1954’te izolasyon tankı olarak da bilinen bir duyusal yoksunluk tankını ilk defa kullanır. Beynin duyusal uyaranlardan uzun süreli yoksunluğu durumunda uykuya dalacağı hipotezine bir cevap olarak Lilly, tankında uyguladığı birkaç seansta beynin uykuya dalmak yerine tam tersini yaparak hiperaktif hâle geldiğini keşfeder. Kişi yoğun halüsinasyonlar görmeye başlar.

“Mahkumun Sineması”, nöro ve optik bilimlerde, uzun görsel yoksunluğun neticesinde halüsinasyon görmek olarak tarif edilen bir olgu. Bu olguyu, dolayısıyla ismi ilk ifade edenler bu karanlık hücreye kapatılmış mahkumlardı. Ne zaman bir kişinin görsel bilgiyle irtibatı tamamen kesilse, boş bir ekrana bakmanın sonucu olarak görsel halüsinasyonlar belirir. Görünüşe bakılırsa bu halüsinasyonlar, özneye bir kol boyu uzakta beliren geometrik ışık formlarıdır.

Bu deney kişinin bedenini “içten dışa” tecrübe etmesi kadar sinemayla da ilişkilendirilebilir (İçimizde tüm olup bitenler bir dış uyaranın müdahalesi olmaksızın doğrudan dışarı yansıtılır.) Bu yansımalar görülebilir olsa da, deneyimi kaydetmek imkânsızdır. Bu sebeple daha çok rüyalar gibi, hiper-kişisel görsel deneyimler olarak kalırlar.

Erkan Özgen
Nefes, 2008
Tek kanallı dijital video, renkli, sesli
6’29”
Sanatçının izniyle.

Erkan Özgen
1971’te Derik, Mardin, Türkiye’de doğdu. Diyarbakır, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Bu videoda yüzü maskeli bir adamın, Diyarbakır eteklerinde bir vadiye ulaşana kadar şehrin sokaklarında koşar adım yürüdüğünü görürüz. Adam vadiye bakan bir tepeye ulaştığında yüzündeki maskeyi çıkarır, şehre bakar ve derin bir nefes alır. Adamın boş sokaklarda yürüdüğünü görmek tekinsiz bir his yaratır. Şehirdeki boşluk doğadaki boşluğun yarattığıyla aynı hissi vermez; şehrin sokaklarında insanlar görmeyi bekleriz. Bu belki de endişeli karakterin bir an önce şehirden çıkma çabasını açıklıyor. Adam, boş bir şehrin ona verdiği dehşet ve kaotik korkudan kurtulmaya çalışıyor.

Bu çalışma, sokaklarımız ve şehirlerimizin boşluğuyla karşı karşıya kaldığımız ve her gün karantina kısıtlamaları ile büyüyen görünmez korkuyu hissettiğimiz COVID-19 krizi bağlamında ayrıca anlam kazanıyor.

5 HAZİRAN CUMA

Halil Altındere
Cehennem Melekleri, 2014
Renkli video
13’26”
Sanatçının izniyle.

Halil Altındere
1971’de Mardin, Türkiye’de doğdu. İstanbul, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Altındere 2014 tarihli Cehennem Melekleri videosunda kimin melek, kimin şeytan olduğunun belirsizleştiği bir cehennem tasviri yapıyor. 70’li yılların tanınan Yeşilçam figüranlarının da rol aldığı filmin başrollerinde ise 118 cm’lik boyuyla Miraç Bayramoğlu, Türkiye vücut geliştirme şampiyonu Işıl Aktan ve Atatürk’e benzerliğiyle tanınan Göksel Kaya yer alıyor. Video, Türkiye’deki mafyavari güç ilişkilerinin bir parodisi olarak görülebilir.

Zeyno Pekünlü
Kendine Ait Bir Banyo, 2015
Renkli video
17’20”
Sanatçının izniyle.

Zeyno Pekünlü
1980’de İzmir, Türkiye’de doğdu. İstanbul, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Kendine Ait Bir Banyo videosu bizi, herkesin erişimine açık web platformlarına gönüllü olarak yükledikleri videolar aracılığıyla erkeklerin banyolarına, dolayısıyla özel anlarına bakmaya davet ediyor. Çalışma, kullanıcıların saç tarama, kurutma, şekillendirmeyle ilgili tecrübelerini paylaştıkları YouTube videolarından oluşturulmuş bir kolaj video. Kameranın önünde dakikalarca saç şekillendirmenin püf noktalarını gösteren erkekler bir yandan sıradan bilginin gösterişli bir performansını sergilerken, diğer yandan güçle eşitlenen erkekliğin kırılganlığına ve erotizmine kendi açtıkları dikiz deliğinden bakmaya çağırıyorlar.

12 HAZİRAN CUMA

Song-Ming Ang
Eski Bir Şey, Yeni Bir Şey, 2015
HD video
4’33”
Sanatçının izniyle.

Song-Ming Ang
1980’de Singapur’da doğdu. Berlin, Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Song-Ming Ang’ın tesadüfen karşılaştığı 19. yüzyıla ait bir nota sehpasından esinlenen Eski Bir Şey, Yeni Bir Şey, bu süslü, oymalı nesnenin bir kopyasını üretme girişimini sergiliyor. Video ilk olarak 2015’te gerçekleştirilen TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlıklı 14. İstanbul Bienali’nde, farklı medyumları bir araya getiren yerleştirmenin parçası olarak sergilendi. Videoda görülen eskiz, ahşap nota sehpasının gerçek boyutlu cam heykelini üretmek için kullanıldı. Camın ahşabın yerini almasıyla Ang’ın heykeli sağlamlığını yitirerek kırılganlaşır, işlevselliğini kaybeder ve kendi başına estetik bir nesne hâline gelir.

Vajiko Chachkhiani
Orada Olmayan Kış, 2017
Renkli video
10’40”
Sanatçının, Daniel Marzona, Berlin ve Scai the Bathhouse, Tokyo’nun izinleriyle.

Vajiko Chachkhiani
1985’te Tiflis, Gürcistan’da doğdu. Berlin, Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Orada Olmayan Kış, kişinin kendi hikâyesinden özgürleşmesinin metaforu olarak görülebilir. Filmde bir adam, betondan yapılma anıtsal bir erkek heykelinin denizden vinçle çıkarılışını izler. Klasik bir kahramanlık anıtını andırmasına karşın heykelin yüzü ve formu tuhaf, hatta tekinsiz bir biçimde onun denizden yükselişini izleyen adama benzer. Chachkhiani’nin çalışmalarında sıklıkla ortaya attığı sorular, burada da garip bir anlatıya yol açar. Tarihsel ve politik koşullar arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin kişinin psikolojik gelişimi üzerindeki etkisini nasıl anlayabilir ve anlatabiliriz? Kamusal ve özel alan bilincimize nasıl müdahale eder ve onu nasıl etkiler? “Ben” dediğimizde ne kastederiz?*
*Daniel Marzona tarafından yazılmıştır.

19 HAZİRAN CUMA

Pelin Tan & Anton Vidokle
2084: bir bilimkurgu gösterisi / 2. Bölüm: Sanatçılar Cumhuriyeti’nin Çöküşü, 2014
Video, ses
18’45”
Sanatçıların izniyle.

Pelin Tan & Anton Vidokle
Tan, 1974’te Almanya’da doğdu. Mardin, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor. Vidokle, 1965’te Moskova, Rusya’da doğdu. New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

Sanatçılar Cumhuriyeti’nin Çöküşü, Pelin Tan ve Anton Vidokle’nin sanatın geleceğine dair spekülasyonlarda bulunduğu üç bölümlük bilimkurgu serisi 2084’ün ikinci ve şimdilik son bölümü. Film, Lübnan, Tripoli’de ütopyacı mimar Oscar Niemeyer’in tasarladığı, Lübnan iç savaşı sebebiyle tamamlanamayan modernist fuar alanının harabelerinde çekilmiştir. Sanatçıların yönettiği şehir devleti Sanatçılar Cumhuriyeti’nin çöküşüyle sanat mazide kalmıştır, fakat sanatçılar hayvan biçiminde de olsa varlıklarını bir şekilde sürdürürler. Bir beton kubbeye hapsedilmiş bu yeni hayvan-insanlar, bir yandan yeni varoluşsal şartlarını kabullenmeye çalışırken bir yandan da emek, ekonomi, din, sanat ve edebiyatla ilgili sorulara cevap ararlar.

Amar Kanwar
Bir Aşk Hikâyesi, 2010
HD Video
5’37”
Sanatçının ve Marian Goodman Gallery’nin izinleriyle.

Amar Kanwar
1964’te Yeni Delhi, Hindistan’da doğdu. Yeni Delhi, Hindistan’da yaşıyor ve çalışıyor.

Bir Aşk Hikâyesi, imge iç benliğine doğru süzülürken zamanın akışkanlaştığı dört perdelik, minyatür bir anlatı. Film sürekli göçün ve bunun getirdiği daimi ayrılıkların dünyasında, durmadan büyüyen bir Hint şehrinin çeperinde geçiyor. Bir Aşk Hikâyesi’nin konuşlandığı yer, bir ayrılık mıntıkası.

26 HAZİRAN CUMA

Ozan Atalan
Monokrom, 2019
Video, sessiz
5’07”
Sanatçının izniyle.
16. İstanbul Bienali tarafından sipariş edilmiştir.
16. İstanbul Bienali ve MO.CO. Montpellier’nin işbirliği ve SAHA – Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi destekleriyle üretilmiştir.

Ozan Atalan
Atalan, 1985’te Gelibolu, Türkiye’de doğdu. İzmir ve İstanbul, Türkiye’de yaşıyor ve çalışıyor.

Kültürel evrim, insanın doğaya ve insan olmayan varlıklara üstün olduğu yanılgısı ile doğanın aleyhine devam ediyor. İnşaat faaliyetleri ise yeryüzündeki yıkıcı insan izlerinden sadece biri. Ozan Atalan’ın 16. İstanbul Bienali için hazırladığı Monokrom adlı yerleştirmenin video bileşenini oluşturan çalışma, İstanbul ve Kuzey Ormanları civarındaki şehirsel müdahalenin, bölgedeki yaşam alanlarını nasıl daralttığını ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını İstanbul’un mandaları üzerinden belgeliyor. Doğal yaşam alanlarındaki mandalar ile bozulmuş bir doğanın yan yana geldiği videoda, uygarlığın insan-merkezci bir meşrulaştırma ile sınır tanımadan büyümesinin yarattığı yıkım; olan ve olması gereken, geçmiş ve şu an kurgusu üzerinden anlatılıyor. Çalışma, doğal ve güzel olanın bir imgeden ibaret olmaması için tüm canlıların yaşam alanlarına saygıyı odağına alıyor.

Armin Linke
Alpi, 2011
Dijital dosyaya aktarılan 16 mm film, stereo ses, 16:9, renkli
60’
Kamera: Armin Linke, Ses: Renato Rinaldi, Düzenleme: Giuseppe Ielasi.
Piero Zanini, Renato Rinaldi ve Armin Linke’nin yürüttüğü bir araştırma projesinin ürünüdür.
Sanatçının ve galleria Vistamare / Vistamarestudio, Pescara / Milano’nun izniyle.

*Türkçe altyazıları buradan indirebileceğiniz dosyadan takip edebilirsiniz.

Armin Linke
Linke 1966 yılında Milano, İtalya’da doğdu. Berlin, Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Alpi, Alp Dağları manzarasının güncel algısı üzerine yapılmış yedi yıllık bir araştırmanın sonucu; film birbirine komşu sekiz ülkenin yayıldığı, dört dilin konuşulduğu topraklardaki yerleri ve durumları yan yana getiriyor. Filmde Alp Dağları, çeşitli küresel dönüşümlere bağlı bir ada gibi ele alınıyor. Alpin bölgesinde, ironik bir şekilde bizi Dubai kadar uzağa sürükleyen birçok yolculuğa çıktık. Film Alpleri narin yapısı ve çevresel önemi sebebiyle insanın sosyal, ekonomik ve politik ilişkileri gözlemleyip araştırabileceği kilit bir nokta olarak gösteriyor. Alpler bugünün Avrupa’sında modernitenin ve illüzyonlarının ana damarı.
–Armin Linke, 2010

Alplere mi gitmeyi planlıyorsunuz? Doğada bir yürüyüşe çıkmayı mı düşünüyorsunuz? İsviçre’de kayak yapmak mı istiyorsunuz? Önce Armin Linke’nin filmini izleyin. Sakının. Her zaman dağlarda gizlenmiş laboratuvarların, fabrikaların, kayak merkezlerinin ya da İsviçre sığınaklarının içinde, çok derinlerinde olacaksınız. Armin Linke fotoğraf alanında yıllardır yaptığını, film alanında da başarıyla ortaya koyuyor: Bu film modern dünyanın tüm yapaylığı hakkında, hiç eleştirel olmayan tek film. Fakat “eleştirel olmayan” tıpkı “yapay” gibi olumlu anlamda düşünülmeli.
–Bruno Latour, 2011

3 TEMMUZ CUMA

Işıl Eğrikavuk
Röportaj, 2008
Video, renkli, sesli
7’07”
Sanatçının izniyle.

Işıl Eğrikavuk
Eğrikavuk, İzmit, Türkiye’de doğdu. Berlin, Almanya’da yaşıyor ve Berlin Sanat Üniversitesi’nde (UDK) çalışıyor.

Sene 2008 ve ABD ölümcül bir salgın olan Kuş Gribi’nin eşiğinde. Ülkeyi sadece bir kişi kurtarabilir: 27 yaşında Iraklı bir doktor olan Anmaar Abdul-Nabi. ABD hükümeti tarafından bu ölümcül hastalığa bir tedavi bulması için ülkeye davet edilen Abdul-Nabi, Amerikalılar için yeni bir umut hâline geliyor.

Bu yarı kurgusal video aslında iki ayrı röportajdan oluşuyor. Bir ekranda Abdul-Nabi'nin TV muhabiri Anne Marie Berger ile olan röportajını görüyoruz, diğerinde ise sanatçı Işıl Eğrikavuk Abdul-Nabi’ye yanıtlarını nasıl formüle etmesi gerektiği konusunda tavsiyeler veriyor.

Video, 2003’ten sonra ABD’ye göç eden Abdul-Nabi’nin gerçek yaşam öyküsünün dolaylı bir anlatımı. Kuş Gribi metaforu üzerinden sanatçı Eğrikavuk, savaş, göç gibi konuları ve anavatan fikrini tartışmaya açıyor.

Phillip Zach
Çifte Ağızlı: Yarımburgaz Mağarası, 2019
HD video ve ses yerleştirmesi
187’
Sanatçının izniyle.
16. İstanbul Bienali tarafından sipariş edilmiştir.
Ahmet Kocabıyık’ın desteğiyle üretilmiştir.

Phillip Zach
Zach 1984 yılında Cottbus, Almanya’da doğdu. Los Angeles, ABD ve Berlin, Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Gösterimdeki video, Phillip Zach’ın 2019 tarihli Çifte Ağızlı isimli yerleştirmesinde bulunan iki videodan biri. Video, sanatçının İstanbul’un çeperindeki Yarımburgaz Mağarası üzerine yaptığı araştırmaların bir ürünü. Mağaranın milyonlarca yıla yayılan tarihiyle önemli bir arkeolojik değere sahip olduğu biliniyor.

“Malzemelerin ve tarihin algılanamayan veya bastırılmış yönlerine odaklandığı çalışmalarıyla bilinen Phillip Zach, bienale karşılıklı duvarlara yansıtılmış çok kanallı bir video ve ses yerleştirmesiyle katılıyor. İçerikleri arkeologlarla yapılan belgesel tarzı röportajlardan kurmaca sahnelere ve psikedelik sekanslara uzanan videolara, hem sahada kaydedilmiş sesler hem de özel olarak bestelenmiş müzikler eşlik ediyor. Yapıtın odağında iki yer var, her ikisi de mağara: Bunların ilki Uzay Yolu, İkiz Tepeler ve Görevimiz Tehlike gibi film ve dizilerde kullanılan, insan eliyle üretilmiş, Los Angeles’taki Bronson Mağarası; diğeriyse İstanbul’un hemen dışında bulunan ve farklı müdahalelerin izlerini taşıyan Yarımburgaz Mağarası. Bu izlerden bazıları grafiti, film çekimlerinin yarattığı tahribat, define avcılarının yasadışı olarak açtığı tüneller ya da eski mağara çizimleri gibi daha önceden kalma kültürel izler. Zaman ve mekân arasında gidip gelen ve Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler (1974) adlı romanı gibi göndermeleri olan çalışma, mağaraları mekânlar, zamanlar ve tarihler arasında olduğu kadar hiper kapitalizm ile anarşi arasında da birer aktarım ve dönüştürüm merkezi olarak konumlandırıyor. Zach’ın eseri son olarak, kurmaca yaratımı ile tarihin bulaşma, dönüşümler ve rastlantılar aracılığıyla ne kadar benzer şekilde ilerlediklerini gösteriyor.”*
*Pablo Larios tarafından 16. İstanbul Bienali rehberi için kaleme alınmıştır.

10 TEMMUZ CUMA

Theaster Gates ve The Black Monks
Benimle Yürü, 2015
Video, renkli, sesli
7’01”
Sanatçının izniyle.

Theaster Gates
Gates, 1973’te Şikago, ABD’de doğdu. Şikago, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

Bu videoda Theaster Gates uzun süredir müzikal işbirliklerinde bulunduğu The Black Monks ile birlikte Benimle Yürü adlı parçayı icra ediyor. Aynı eser, Monks’un 2019 yılında yayımladığı Amalgam isimli albümünde de karşımıza çıkıyor.

The Black Monks –önceki ismiyle The Black Monks of Mississippi– Theaster Gates’in sanatsal pratiğindeki belirgin unsurlardan biri oldu. Blues, gospel (siyah Amerikalılara özgü dini bir müzik türü) ve ağıtın hakim olduğu Güney’in siyah müziğine dayanan performansları aynı zamanda Doğu manastır geleneklerinde yer alan münzevi uygulamalarla da yakından ilişkileniyor. The Black Monks’un pratiği, siyah sesin özgüllüğünü keşfetmeye yönelik bir deney ve Theaster Gates’in topladığı ötelenmiş gündelik nesnelere hayat vermenin bir yolu olarak okunabilir. The Black Monks tanrının sözünün yanında sanatın sözünü de taşıyan “amatör tarihçiler, tecrübeli doçentler ve sponsoru olmayan kaçak vaizler”in görevini üstleniyor. Gospelin soul yüklü ilahileri yankılandıkça Gates, belirli bir kültüre ait ancak geniş ölçüde kabul gören sanatsal pratiklerin barındırdığı potansiyellerin başka bir resmini çiziyor. Gates’in ve The Black Monks’un bedenleri, siyah sesin biricikliğini –her ne kadar bu seslerin öznellikleri evrensel öznellikler olsa da– anlamamıza yardımcı oluyor.

Kim Heecheon
Halter Kaldırmak, 2015
Tek kanallı HD video, siyah&beyaz
21’22”
Sanatçının izniyle.

Kim Heecheon
Heecheon 1989’da Seul, Güney Kore’de doğdu. Seul, Güney Kore’de yaşıyor ve çalışıyor.

“Gündelik yaşamlarımızı nerede geçiriyoruz? “Gerçek” hayatta mı, yoksa ekranların benzetimli “habitus”unda mı? Bugün tıbbi takip, GPS ve gözetim aracılığıyla en güçlü şekilde hissettiğimiz fiziksel deneyimler dahi izleniyor, kaydediliyor, görüntüleniyor.

Kim Heecheon’un Halter Kaldırmak (2015) isimli siyah-beyaz videosu, bir insanın –seyahat, ekranlar veya dijitale olan mesafesi dolayısıyla– birçok kişi gibi kendi deneyimlerine yabancılaşma hâlini anlatıyor. Videoda Kore’nin Seul şehrindeki bir anlatıcı, mevsimin yaz olduğu Arjantin’deki kız arkadaşına İspanyolca bir dizi kişisel mektup okuyor. Anlatıcı Kore’de kışın ortasında yazıyor; bu da videoda incelenen ölüm ve yaşam, gerçek ve yapay yaşam karşıtlıklarını yansıtan bir ikilik. Ekranda Seul’ün genel çekimleri, şehrin siluetinin ve manzarasının üç boyutlu mimari görüntüleri, güvenlik kamerası kayıtları, havaalanı benzeri transit bölgelerin imgeleri ve insan hareketinin dijital animasyonuyla birleştiriliyor. Video, anlatıcının babasının bir bisiklet gezintisi esnasındaki ölümünden söz etmesiyle can alıcı noktasına ulaşıyor: Babanın GPS ile akıllı saatine kaydedilen Google Map verisi olarak hareketlerini, bisiklet kazasının konumunu ve öldüğü sıradaki kardiyografik verileri içeren dijital çekimleri izliyoruz. Anlatıcı şöyle diyor: “Kullandığı bisiklet yolu bir yığın veriye dönüştürülerek dümdüz edilmişti.”

Halter Kaldırmak’taki yoğun sıla özlemi ve gezginlik hissi, günlük yaşamın sürekli benzetim ve gerçekdışı ile kesintiye uğradığı bir dönemde, şu anki yaşam tarzımıza dair başka genel soruları kışkırtıyor. Çalışma, bir Güney Kore feribotunun alabora olarak yüzlerce kişiyi ölüme sürüklediği 2014’teki MV Sewol felaketinin ardından hazırlandı: Bu –sanatçının gözünde– toplumun işleyişine dair daha büyük sorunları ortaya koyan bir kazaydı. Videonun adı, filmin çeşitli veçheleriyle alâkalı: Anlatıcının sağlık görevlisinin isteği üzerine, ölmüş babasının kafasını tutup kaldırması ve kız arkadaşının anlatıcının yakın zamanda “ağırlık kaldırıp kaldırmadığı”na dair zararsız sorusu. Böylesi bir “ağır kaldırma”, geçmişin yükünün üstesinden gelmek için gösterilen kişisel çabanın şifresine dönüşüyor. Peki siz ağırlık kaldırıyor musunuz? Elbette – hepimiz kaldırıyoruz.*
*Pablo Larios tarafından 15. İstanbul Bienali rehberi için kaleme alınmıştır.

17 TEMMUZ CUMA

Rashid Johnson
Doğa Yürüyüşçüleri, 2019
Dijitale aktarılan 16 mm film, sesli
7’04”
Sanatçının ve Hauser & Wirth’in izinleriyle.

Rashid Johnson
Johnson, 1977’te Şikago, ABD’de doğdu. New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

Rashid Johnson’ın çalışmaları, genellikle karite yağı, siyah sabun, kitaplar ve plaklar gibi çeşitli anlamları beraberinde getiren malzemeler aracılığıyla Afrikalı-Amerikan kültürüne ve pop kültüre gönderme yapıyor.

Doğa Yürüyüşçüleri adlı filmde ise bir tür zarif bale gösterisi izliyoruz: Filmde maske giymiş iki erkek doğanın içinde farklı yollardan yürürken görülüyor. Bu kişiler karşılaştıklarında maskelerini çıkarıyor, birbirlerinin varlığından dolayı kısa bir sevinç yaşadıktan sonra kendi yollarına devam ediyorlar. Film, bilinmeyen yerlerde dolaşmanın yarattığı endişeyle birlikte, benzer kimlik özelliklerine sahip bir başkasının varlığının verdiği iç rahatlığını yansıtıyor.*

*Pablo Larios tarafından 16. İstanbul Bienali rehberi için kaleme alınmıştır.

Kristina Buch
“Seninle ilgili kafamı en çok kurcalayan şeylerden biri hâlâ öldürülmemiş olman.”, 2012-2016
Renkli HD-film.
24’04”
Sanatçının izniyle.

Kristina Buch
Buch, 1983’te Meerbusch, Almanya’da doğdu. Cambridge, Birleşik Krallık’ta yaşıyor ve çalışıyor.

Eser, cinayet ve sansür, küratörlük ve sansür arasındaki ince çizgiye, gerçek ve sahte kurban arasındaki çizgiye, kişinin her zaman kendi üç santimetrekarelik ruhuna geri çekilirken, Ötekini tanımak için derin bir istek duyması gibi birçok farklı konuya değinir.*

*Kristina Buch tarafından 2016 yılında kaleme alınmıştır.

Sanatçının 2012 ve 2016 yılları arasında ürettiği “Seninle ilgili kafamı en çok kurcalayan şeylerden biri hâlâ öldürülmemiş olman.” isimli eserinde, yatılı bir misafir ve bir bulyon arasındaki sınır, sürekli müzakereye açık, çözülmemiş bir şey haline gelir. Bu eser için Buch, abartılı sayılabilecek bir süre boyunca -900 günden fazla- canlı bir tavukla birlikte yaşadı. Sanatçının bu esere yönelik ilk teleolojik niyeti (yüzlerce gün önce önerdiği), tavuktan bir çorba yapmak ve bu çorbayla, tavuk gösterilmesi gereken bir serginin misafirlerini sergi açılışında beslemekti. Sanatçı, eseri sunmayı amaçladığı galerinin bakkaldan alınacak dublör bir tavuğu kullanması yönündeki önerisini reddetti. Bu sebeple eseri ile ilgili bir çözünme olana kadar tavukla birlikte yaşadı. Sanatçı bu yaşam jestini, mizahi şiirsellikle olağan olmayan bu birlikte yaşam formunun içyüzünün anlaşılmasını sağlamak için hareketli ve hareketsiz görüntülerle belgeledi. [...] Eser aracılığıyla, etin ideolojik kimlik yapısına sahip bir şeyle, diğer bir deyişle ölümle yaşamanın ne demek olduğunu düşünmeye davet ediliyoruz. Bu proje ile tavuk, yalnızca canlı bir varlık oluşuyla değil kendi kimliğinden soyutlanışıyla da resmedilir. Proje tamamlanıp gösterilmesi teklif edildiğinde Buch’un kuşu iki misli varlık ve yokluk kazanır. Tavuk yok olmuştur, film ve Buch’un etkinlik kaydı için muhafaza edilmiştir, ancak bu haliyle akşam yemeği için tüketeceğimiz paillard’dan (tavuk kebabı) daha canlıdır. İşin kendisi de tamamen katledilmemiş değildir; Süddeutsche Zeitung (Aralık 2015)’te yayımlanan bir makale aracılığıyla bir sansür cinayetine maruz kalmış, bu da kısmen işin sonunu getirmiştir. Buch’a göre, Feuilleton’un başkanı 500 bin nüshayı basım sürecinde, “üzerinde mutabık kalınmış final versiyonu aşındırarak” eserin başlığını sansürlemiştir. [...] “Feuilleton’un başkanı ile acımasızca dürüst ve espirili bir e-posta alışverişi başladı. Bu e-posta alışverişi ile birlikte eserin sansürlü ve sansürsüz hali de final eserin parçası haline geldi.*

*Aimee Walleston tarafından yazılan ve 2018 yılında Mousse Magazine’de yayınlanan "The Curve of Fate, the Beginning of a Smile: Kristina Buch" isimli metinden alıntılanmıştır.

24 TEMMUZ CUMA

Ursula Mayer
Atom Ruhu, 2016
16 mm HD film
20’
Sanatçının izniyle.

Ursula Mayer
Mayer, 1970’te Ried im Innkreis, Avusturya’da doğdu. Londra, Birleşik Krallık ve Viyana, Avusturya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Atom Ruhu filmi, biyomedikal buluşların arttığı yakın bir gelecekte geçen spekülatif bir anlatı. Kısmen Trinidad ve Tobago’da çekilen film, kriyojenik yöntemlerle dondurulmuş bir Nuh’un Gemisi yaratmak için her türlü yaşam formundan topladıkları DNA’ları inceleyen bir grup evrim genetikçisinin çalışmalarını takip ediyor. Atom Ruhu, soyu tükenmiş medeniyetlerin yankılarının hâlâ hissedildiği, tekno-bilimsel, siborgyen bir gelecek tahayyülünde bulunuyor. Bilim ve mitolojiyi harmanlayan Atom Ruhu, bilgisayar ve biyoloji teknolojilerinin insan ve çevrenin gelecek versiyonları üzerindeki etkileri üzerine derin bir düşünce deneyi niteliğinde.

Cheng Ran
Ağıt: Dağ Hayaleti, 2018
Tek kanallı HD, 16:9, sesli, renkli
13’14”
Telif hakkı, sanatçı Cheng Ran, K11 ART FOUNDATION ve Martin Goya Business’a aittir.

Cheng Ran
Ran, 1981’de İç Moğolistan, Çin’de doğdu. Hangzhou, Çin’de yaşıyor ve çalışıyor.

“Ağıt”, antik Çin’in ilk romantik şiiri olarak bilinir. Şiirde fantezi ve gerçeklik metaforları, pastoral olduğu kadar proaktif bir siyasi ve bilimsel tavrın altını çizer. Cheng Ran filminde çeşitli mecraları kullanarak, şiirdeki ince ama karmaşık duyguları su yüzüne çıkarıyor. Ağıt: Dağ Hayaleti’nin bu ilk bölümü, ipucunu Qu Yuan’ın şiirinde bulunan ruhani imgelemden alıyor. Cheng, kurgu ve gerçeklik arasında salınan gizemli bir ritüel dansı inşa ederek hızla gelişen bir şehre olan tutumunu ve idealler ile gerçeklik arasındaki ikilemi ifade ediyor.

31 TEMMUZ CUMA

Jonah Freeman & Justin Lowe
San San Üçlemesi, 2014-2016
Tek kanallı video
86’
Sanatçının ve Marlborough Contemporary’nin izinleriyle.

Jonah Freeman & Justin Lowe
Freeman, 1975’te Santa Fe, New Mexico, ABD’de doğdu. New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor. Lowe, 1976’da Dayton, Ohio, ABD’de doğdu. New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

San San metropleksi, Kaliforniya sahilinde bulunan bir şehir koridoru. Fütürist Herman Kahn ve Anthony Weiner’ın 1967 tarihli kitabı 2000 Yılı’nda ortaya konan bir fikre dayanıyor. Kitapta, San Diego ve San Fransisko arasındaki kıyı bölgesinin tek bir devasa metropole dönüşeceği öngörülüyor. Bu hiçbir zaman gerçekleşmedi, ancak biz bu sahici kurguları alarak bir üçleme çektik.

Bu filmler fotoğraflar, yerler, dekorlar ve mimari modellerle görselleştirilmiş etnografiğimsi, muzip hikâyelerle şekilleniyor. Sinema estetiğinde, bir kahvaltı gevreği reklamının sürrealist bayağılığından ilham alındı. Fiziki ortam olarak bir “set”in yersiz ve zamansız konumu seçildi. Burada insanlar yalnızca duvardaki fotoğraflarda, ekranlardaki bir görüntüde ya da bir müzik setinden gelen seslerde var oluyor.

San San Üçlemesi, üç farklı ve özerk bölümden oluşuyor: Yüzen Zincir, Gölgedeki Senaryo ve Merkür Şehri.

Kaari Upson
Kır Köktenciliği, 2019
HD film, renkli ve sesli
14’30”
Sanatçının ve Sprüth Magers’in izinleriyle.

Kaari Upson
Upson, 1972’de San Bernardino, Kaliforniya, ABD’de doğdu. Los Angeles ve New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor.

Çok farklı mecralarla çalışan Kaari Upson, içinde yaşadığımız mekânlarla aramızdaki mahrem bağları olduğu kadar ben ve öteki arasındaki sınırları da araştırıyor. Kalıp alma ve kalıba dökme eylemlerinin özünü oluşturduğu heykellerinde sıklıkla kendi geçmişine ait hem gerçek hem de hayali obje veya mimari yapıların yüzeylerinin lateksten taklitlerini yapıyor, orijinallerinin tekinsiz çiftleri olarak yeniden kalıplandırıyor. Kır Köktenciliği adlı videosunda şeyleri fiziksel ve ruhsal izlerine değin “soyma” işlemi, çocukluk evindeki banyosunda bulunan lateks kaplı duş başlığını yavaşça ve gayretle soyduğu bir performans olarak çıkıyor karşımıza. Dijital olarak bulanıklaştırılmış görüntüsü, çevresiyle örtüşen lateks ve film karelerinin içinde kayboluyor ve çalışmanın gerçek zamanlı, süreç odaklı yanı, 1960 ve 1970’lerin erken dönem video ve performans pratiklerini hatırlatıyor. Kır Köktenciliği’nde karşımıza çıkan temalara –sanat tarihi ve gündelik hayat kültüründe psikolojik içgözlem ve davranışlar– Upson’ın mekân, bellek ve insan ruhu arasındaki değişeduran ilişkileri keşfettiği külliyatında sıklıkla rastlanıyor.

7 AĞUSTOS CUMA

Ed Atkins
Ölüm Maskesi 5, 2019
Tek kanallı video
77’27”
Sanatçının izniyle.
İlk olarak, Oslo’daki Kunstnernes Hus için bir araya getirildi. Benzer bir çalışma Berlin’deki Midnight için de yapıldı.

Türkçe altyazıları PDF olarak görüntülemek için tıklayın.

Ed Atkins
Atkins, 1982’de Oxford, Birleşik Krallık’ta doğdu. Londra, Birleşik Krallık ve Berlin, Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.

Atkins video çalışmalarında, hareketli dijital görüntülerin bedensel derinliklerini araştırır. Videoları bilgisayar tabanlı animasyon, emo müzik tiyatrosu, kolajlanmış hazır görüntüler, saha kayıtları, performans kayıtları, hastalıklar, hareketli grafikler ve sıradan mizahi toplamalardan oluşur. Atkins’in hem melankolik hem absürt olan benzersiz görsel dili, izleyiciyi sonradan arafta yakalandığı anlaşılan samimi, gizli görüntülerle karşı karşıya getiriyor.

Kunstnernes Hus’un sinemasındaki sunumu için Atkins, son on yıldaki çalışmalarını bir araya getirdiği Ölüm Maskesi 5 isimli özel bir derleme hazırladı. Bilhassa maceracı bir taşra mültipleks programı şeklinde sıralanan ve kurgulanan Atkins’in seçkisi, görünmeyen denemeleri, fragmanları ve kendi kataloğundan önemli eserlerin kesişen bölümlerini gözler önüne seriyor.*

Videoda yer alan fragmanlar takip eden filmlerden alıntılanmıştır:

  • “yukarı/aşağı, içeri/dışarı”, 2017 
  • “DEPRESYON”, 2012 
  • “Bin Asırlık Ölüm”, 2010 
  • “Ölüm Maskesi III”, 2011 
  • “İyi şarap”, 2017 
  • “İyi ekmek”, 2017 
  • “İyi duman”, 2017 
  • “Hıslama”, 2015 (14. İstanbul Bienali’nde gösterildi.) 
  • “Kadavralar için el kitabı”, 2011 
  • “Tümör (İngilizce)”, 2011 
  • “Adi Köpek”, 2010 
  • “Bir yankı düğmesi” James Richards ile, 2011 
  • “Performans Yakalama”, 2015/16 
  • “Even Pricks”, 2013 
  • “İsimsiz”, 2018 
  • “Mutlu Noeller!!”, 2014 
  • “Maddi Tanık VEYA Sıvı Bir Polis” testi, 2010  
  • “Maddi Tanık VEYA Sıvı Bir Polis” fragmanı, 2011 
  • “Doğum Günün Kutlu Olsun!!” fragmanı, 2014 
  • Stedelijk Müzesi'ndeki “Son Ouija” için deneme, Amsterdam, 2015 
  • SMK’daki “Güvenli Davranış” için deneme, Kopenhag, 2016 
  • “Sıcak, Sıcak, Sıcak Bahar Ağızları” fragman, 2013 
  • 1988 yılından Super 8 görüntüleri Mark Leckey için “Ed’den Saç”, 2014

*Kunstnernes Hus için, Ağustos 2019’da kaleme alındı.

Yukarı
madebycat ®