Bilet Bilgileri

TARİH&SAAT MEKAN TAKVİMİNE EKLE  
{{item.tarih}} *° {{item.mekan}}

BİLET AL BİLET AL ÜCRETSİZ

Laurent de Sutter & Monster Chetwynd, Jennifer Deger & Phillip Zach, Tobias Rees & Agnieszka Kurant, Emanuele Coccia & Eloise Hawser

Eşzamanlı çeviri desteğiyle Türkçe ve İngilizce

16. İstanbul Bienali, Yedinci Kıta ile bir “yeni dünya” imgesi öneriyor: Bu yüzergezer plastik atıklarının oluşturduğu devasa kütle yaşanabilir olmasa da artık sanatçılar, biliminsanları ve düşünürlerin keşfine açılan bir mıntıka. Sanatçı, biliminsanı ve düşünürler arasındaki diyalog ise, bienali açacak ve kapayacak iki tartışma oturumunun merkezinde. Antropologlar, felsefeciler ve sosyologlar Antroposen hakkında, çağdaş düşüncenin mutasyonlarına tanıklık eden yeni bakış açıları önermek üzere, bienale katılan sanatçılar ile ilişkilendiriliyor. Bu diyalogların temel meselesi, insan olmayanlara kadar uzanan ve feminizm, dekolonizasyon, evrenbilim ve sosyoloji arasında gezinen güncellenmiş bir antropoloji fikri öne sürmek.

16. İstanbul Bienali’nin açılış ve kapanış haftalarındaki bu konuşma oturumları, yedinci kıtanın sunduğu manzaralara eleştirel bir karşılık olarak estetik ve feminist kuram ile sosyoloji arasındaki sınırları kateden düşünürleri, insan-olmayanların antropologlarını ve bitki yaşamının felsefecilerini bir araya getirerek çağdaş kuramın yeni mıntıkalarında geziniyor. Antroposen çağdaş düşünceyi ne şekilde ve ne ölçüde dönüştürebilecek? Her bir düşünür sergiden bir sanatçıyla eşleştiriliyor ve her ikisinin kısa müdahaleleri bir tartışmayla son buluyor.

Program

13.00-14.00
Laurent de Sutter & Monster Chetwynd
14.10-15.10
Tobias Rees & Agnieszka Kurant
15.10-15.40
Kahve arası
15.40-16.40
Jennifer Deger & Phillip Zach
16.50-17.50
Emanuele Coccia & Eloise Hewser

Laurent de Sutter & Monster Chetwynd

Laurent de Sutter’dan İnsanın Dönüşü
İnsanlığın ikincil bir şey, kendimize tanıdığımız ayrıcalıkları meşrulaştırmak için anlatılan utanç verici bir hikâye olduğunu düşünmeye alışmıştık. Halbuki Antroposen’in ortaya çıkışıyla yanıldığımızı anladık: aslında insanlar dünyanın merkezinde, ta en başından beridir de bu böyle, çünkü bunu yapan onlar, hem de son derece zayıf bir biçimde. Neolitik çağdan günümüze –Dünya’nın donanım çağı ve dünya-inşası– kadar gözler önüne serildiği üzere, Antroposen çağı insan lojistiği çağıdır. Bu konuşma yarattığımız kâbustan kurtulmak için yeni bir yol bulmayı denemek üzere biz dünyayı inşa edenlerin talihsiz durumunun teknik antropolojisinin sıkı dokunmuş tarihini ele alacak.

Laurent de Sutter Vrije Universiteit Brussel’de hukuk kuramı alanında profesördür. On dile çevrilmiş ondan fazla kitabın yazarıdır. Çalışması post-eleştirel bir bakış açısıyla kendi donanımımız ve bu donanımın standart haline getirilişinde üretilen bahanelerin yarattığı harabeye odaklanıyor. Ayrıca Presses Universitaires de France ve Polity Press’te yayıncılık yapıyor.

Mandeville’in yazdığı Arıların Masalı ve Monster Chetwynd’den Britanya’da böceklerin azalması
Ahlakı yükselten performanslar yapıyorum ve sanat üretiyorum: Mevcut hakikat açısından sorumsuzca görülebilecek ama programı değiştirme potansiyelini kendimizde bulursak faydalı malzemeler teşkil edecek doğal bir kuvvet ilacı, kaldırma kuvveti ve insanlar arası bağlar için bir portal, engellenmesi imkânsız cesaret ve diklenme dalgaları.

Sunumumda 16. Bienal için nasıl çalıştığımı ve ne geliştirdiğimi ana hatlarıyla özetleyeceğim: geçici heykeller Melez Yaratıklar ve kalıcı bir iş, Gorgon’un Oyun Bahçesi.

Ayrıca bir fikrin nasıl bir performans ürettiğini açıklayacağım, Mandeville’in Arıların Masalı eserini Britanya’da arıların azalışı / Antroposen’le ilişkilendirme örneğini ele alacağım. Bir grup arkadaşıma karşıma çıkan bir dizi fikri anlatıp bu tartışmadan çıkan şeyi pantomim ya da dans olarak geliştireceğim.

Monster Chetwynd (d. 1973, Londra, Birleşik Krallık) Glasgow’da yaşıyor. Chetwynd’in çalışmalarında performans, heykel, resim, yerleştirme ve video iç içe geçiyor. İşleri halk oyunları, sokak gösterileri, popüler kültür ve gerçeküstü sinema öğelerini birleştiriyor. Performans ve videolarında genellikle icracı topluluklar –sanatçının arkadaşları ve akrabaları– yer alıyor, el yapımı kostümler ve dekorlar bulunuyor. Uluslararası alanda performanslar yaptı ve sergiler düzenledi, 2012 yılında Turner Prize’ın finalistleri arasına girdi. Solo sergileri ve performansları arasında şunlar yer alıyor: De Pont, Tilburg, Hollanda (2019); Villa Arson, Nice, Fransa (2019); Eastside Projects, Birmingham, İngiltere (2019); Winter Commission, Tate Britain, Londra (2018); Scottish National Gallery of Modern Art, National Galleries of Scotland, Edinburgh (2018-19); Foundation Sandretto Re Rebaudengo, Torino, Italy (2018); Sadie Coles HQ Londra (2018); CCA Glasgow, İskoçya (2016); Bergen Assembly, Bergen Kunsthall, Norveç (2016); Bonner Kunstverein, Bonn, Almanya (2016); Arts Council Collection Commission (2016); Nottingham Contemporary, İngiltere (2014); Studio Voltaire, Londra (2014); Massimo de Carlo, Milano, İtalya (2014); Sadie Coles HQ, Londra (2014); ve New Museum, New York (2011-12).

Jennifer Deger & Phillip Zach

Jennifer Deger’dan Antroposen’in Küratörlüğünü Yapmak
Antropologlar ve Sanatçılar dünyayı farklı görme dürtüsünü paylaşırlar. Bu iki alanda çalışanlar açığa çıkma ve tanıma anlarını kollayarak dünyayı tavaf ederken etkin biçimde duygularını ve hayallerini ekip biçerler, bu yer değiştiren algısal sarsıntılar sadece gördüklerimiz değil, aynı zamanda şimdiye kadar bildiklerimiz ve önemsediklerimizdir. Bu tür yöntemlerle hem Sanat hem de Antropoloji radikal bir toplumsal potansiyele sahip olduğunu öne sürer.

Antropoloji ve Sanat dünya krizi anlarında yeni görme biçimleri yaratmak için güçlerini nasıl birleştirebilir?

Jennifer Deger bir görsel antropolog. Bu yılki İstanbul Bienali’nde öngösterimi yapılacak olan Yabanıl Atlas: İnsandan Öte Antroposen’in direktörlerinden biridir. Ayrıca kuzey Avusturalya’daki Gapuwiyak’ın Aborijin topluluğu içinde konumlanan sanatçı, sinemacı ve araştırmacı kolektifi Miyarrka Media’nın kurucu üyelerindendir. Miyarrka Media’nın deneysel metni Phone & Spear: a Yuta Anthropology (Telefon & Mızrak: bir Yuta Antropolojisi) bu yılın sonlarında yayımlanacak (Goldsmiths Press, 2019). Jennifer Avusturalya’daki James Cook University College of Arts, Society and Education’da doçent ve araştırma önderidir.

Tremos by Phillip Zach

Phillip Zach’tan Tremos
Zach’ın çokkanallı video ve ses yerleştirmesinde arkeologlarla yapılmış belgeselvari söyleşilerden kurmaca sahnelere, saykodelik sekanslara kadar uzanan görüntüler içeren iki klip karşılıklı iki duvara yansıtılmış, bunun yanı sıra saha kayıtlarından ve özel olarak bestelenmiş film müziklerinden alınmış ses öğeleri var. Bu iş bizi iki gerçek mekâna, iki mağaraya götürüyor: Uzay Yolu’ndan, İkiz Tepeler’e, Görevimiz Tehlike’ye kadar pek çok filmde ve televizyon programında kullanmış Los Angeles’ta insan eliyle inşa edilen Bronson Mağarası ve aralarında grafitilerin, film prodüksiyonları sırasında yapılan tahribatın, hazine avcılarının kazdığı kaçak çukurların ya da antik mezar çizimleri ve artefaktlar gibi erken dönem kültürel işaretlerin bulunduğu, farklı izleri bugüne taşıyan İstanbul’un dışındaki Yarımburgaz Mağarası.

Phillip Zach (d. 1984, Almanya) Los Angeles ve Berlin arasında yaşıyor ve çalışıyor. Frankfurt’taki Städelschule Sanat Okulu’nda öğrenim gördü. Zach’ın çalışmaları bilişsel bilim, evrimsel biyoloji ve popüler kültür gibi farklı alanlar arasında geçişler yaparak malzeme ve tarihin alt duyusal veya bastırılmış taraflarından yararlanır. Yakın tarihli sergileri arasında şunlar bulunuyor: Freedman Fitzpatrick, Paris (2019): Overduin & Co, Los Angeles (2019), Karma International, Los Angeles (2019), La Panaceé, Montpellier (2018); Ellis King, Dublin (2017); Kunsthalle Mainz (2017); CAC Vilnius (2017); Depart Foundation, Los Angeles (2017); Weiss/Falk, Basel (2017).

Tobias Rees & Agnieszka Kurant

un-differentiate. indifference. Human by Tobias Rees ayrı-kılmamak. kayıtsızlık. Tobias Rees’den İnsan
İnsan (İnsanoğlu diye de bilinir) modern kavramı iki farklılaştırma üzerinde temellenir. Bir yanda insanların sırf doğadan (hayvanlar, bitkiler) söylenir – öte yandan sırf makineden başka oldukları söylenir.
Burada daha fazla ve başka insan, ötede doğa ve makineler.
Avrupa’da Ortaçağın sonlarına doğru bir dönemde bu iki farklılaştırmanın başarı sayıldığı bir zaman vardı: insanı icat etmek cesur bir özgürleşme, özgürlük eylemiydi.
Bugünse gayet başarısız sayılan farklılaştırmalar bunlar.
Bu iki farklılaştırmayı geriye almak mümkün mü?
İnsanın –ve doğanın ve bitkilerin ve makinelerin (teknoloji)– insandan farklılaştırılması iptal edilebilir mi?
İnsan kavramını salıvererek insan olmak –insan hayatı yaşamak– ne anlama geliyor?
Bir hayvan nedir, bir bitki ya da makine, insanın ötekisi olmadıklarında?
Bu konuşmada insanın zuhur edişinin izlerini takip ediyorum ve bir pratik olarak farklılaşmayı iptal etme olduğunu düşündüğüm şeye bakıyorum, buna kendini kazaen ayrımsızlık anlarının ortasında bulma çabası rehberlik ediyor.
Beni deneysel olan, farklı ayrımsızlık eylemlerinin her daim farazi (kati değil) keşfi ilgilendiriyor – yapay zekâ ve makine öğrenmesi, mikroplar, sentetik biyoloji, sanat açısından- her daim farazi...

Tobias Rees New School for Social Research’te Beşeri Bilimler alanında Reid Hoffman Profesörü; Enstitünün İnsanın Dönüşümleri Programı’nın kurucu yöneticisi, Canadian Institute for Advanced Research’ün (CIFAR) araştırma bursiyeri.

Dr. Rees’in çalışmalarının odağında felsefe, şiir ve güncelin politikası yer alır. Üzerine çoktan düşünülmüş, bilinen şeylere indirgenemeyecek durumlarla ilgilenir – ister büyük ister küçük ölçekli olsun kesin gözüyle bakılanı harekete geçiren, böylelikle de henüz kimsenin üzerine söyleyecek sözünün olmadığı beklenmedik açılmaları kışkırtan şeylere ilgi duyar. Yazılarında bazen vahşi bazen uysal, hatta şefkatli ve kırılgan, yeni/farklı olanın henüz sabit sınırlara erişmediği sürece hüküm süren bir açıklık –safi hareket– yakalamaya çabalar.

Beyin, mikroplar, salyangozlar ve yapay zekâ üzerine yürüttüğü çalışmalar gittikçe artan bir şekilde çalışmalarını tanımlayan iki gözlemin doğmasına katkıda bulundu:

(1) Şimdinin ayrıştırıcı özelliklerinden biri insanı ilgilendiren sorunun beşeriden ziyade beşeri olmayan bilimlerde ortaya çıkması. Mesela mikrobiyom araştırmalarında, yapay zekâda ya da iklim değişikliği etüdünde.

(2) Bu insan dışı alanlardan ortaya çıkan geçici yanıtlar insanın sadece doğadan fazlası ve sadece beşeri bilimlerin üzerine kurulu olduğu makinelerden radikal bir şekilde farklı olarak tanımlanması anlayışına karşı çıkıyor. Sanatı bilim ve mühendislik dallarıyla birlikte tanımlayan soruların yer değiştirmesi karşısında ne yapmalıyız?

Dr. Rees tek başına ve felsefe, sanat ve bilim/mühendislik dallarından meslektaşlarıyla birlikte sırf bu soruya yanıt vermek için kavramsal ve kurumsal imkân arayışına girdi. Ayrıca beşeri bilimleri yeniden tasarlamak için pek çok Kuzey Amerika ve Avrupa üniversitesi için danışmanlık görevi üstlendi. Rees onlarca makalenin ve üç kitabın yazarıdır: Designs for an Anthropology of the Contemporary [Çağdaşın Antropolojisi için Tasarımlar] (2008), Plastic Reason [Plastik Neden] (2016) ve yakın tarihli After Ethnos [Ethnos’tan Sonra] (2018).

Agnieszka Kurant’tan Müşterek Zekâ
Çağdaş insan eşzamanlı olarak işleyen bir çokluk ya da birimler topluluğudur: mikroplardan (bakteriler bağışıklık sistemimiz ve akıl sağlığımız için gerekli etkenler olduğundan benlik fikri çöker), yapay zekâya (karar verme davranışımız algoritmik veri madenciliği eliyle şirketler tarafından sürekli darbe alır) kadar. Biliminsanları zekânın asla bireysel olmadığını, her zaman paylaşıldığını kanıtladı. Cıvık mantarlarda, termitlerde, internette, toplumsal hareketlerde, kentlerde ve beynimizin içinde gözlemlenen bir fenomen olan müşterek zekâ, karmaşık bir sistemde binlerce öğe arasındaki etkileşimden doğrusal olmayan ve önceden kestirilemez şekillerde yeni biçimlerin doğduğu bir fenomendir. Agnieszka Kurant dönüşümlü olarak doğal ve yapay, hakiki ve sentetik, canlı ve canlı olmayan, biyolojik, jeolojik ve algoritmik, genellikle canlı organizmalar ya da ekosistemler gibi davranan sanat işleri üretmek için bilgisayar uzmanları, biyologlar, sosyologlar ve antropologlarla birlikte çalışıyor. Konuşması müşterek zekânın ve insan-dışı zekânın (hayvan zekâsı, mikrobal zekâ ve yapay zekâ) doğa ve kültür anlayışımızı nasıl baltaladığını ele alacak. Yapay yaşam, kendi kendini düzenleyen madde, enerjinin ve karmaşık sistemlerin dönüşümünden yola çıkarak son işlerinden bahsedecek. Bu işler müşterek ve yapay zekâyı insan ve insan-dışı öğelerden destek alarak kaynaştırıyor ve insanlıkla doğanın halihazırda hangi yöne evrildiğini araştırıyor.

Kavramsal sanatçı Agnieszka Kurant karmaşık toplumsal, ekonomik ve ekolojik sistemlerin kurmaca ile gerçeklik ya da doğa ve kültür arasındaki ayrımları nasıl birbirine karıştırarak işlediği inceliyor. Biyologlar, antropologlar ve bilgisayar uzmanlarıyla yürüttüğü işbirliklerine dayalı çalışmaları genellikle canlı organizmalar gibi davranıyor. Kurant yakın zamanda Frontier Sanat Ödülü’ne layık görüldü. Halihazırda MIT CAST’te konuk sanatçıdır ve Los Angeles’taki Berggruen Institute’ta bir araştırma bursuna sahiptir. Solo işleri ve projeleri arasında New York’taki Solomon R. Guggenheim Müzesi’nin bir yüzüne yaptığı sipariş iş (2015), New York’taki Sculpture Center’da (2013), SCAD Museum of Art’ta (2017) ve Venedik Mimari Bienali’nin Polonya Pavyonu’nunda (A. Wasilkowska ile, 2010) yaptığı işler yer alıyor. Çalışmaları Palais de Tokyo, Moderna Museet, Witte de With, Rotterdam, Bilbao Guggenheim, Milano Trienali, La Panacee, Montpelier, MOCA Toronto, Bonner Kunstverein, Varşova Museum of Modern Art, MUMOK, Vienna, Frieze Projects, Londra, Mamco, Cenova, Performa Bienali, Momentum Bienali ve FRONT Trienali’nin aralarında olduğu uluslararası sergilerde izleyici karşısına çıktı.

Yukarı
madebycat ®